Şimdi rehberimizi gözden geçirme vakti

Üniversiteden mezun olalı kim bilir ne kadar oldu.

Okul yıllarına dair anılarınızın bir kısmı belki unutuldu, bir kısmı ise arkadaşlarla bir araya her gelindiğinde anıldığı için belki dün gibi hatırımızda.

Sahi en son okul arkadaşlarımızla ne zaman bir araya geldik?

Birlikte anılar biriktirdiğimiz, kimi zaman zorlukları birlikte göğüslediğimiz, birlikte gülüp derdimiz olunca da yükünü paylaştığımız arkadaşlarımız.

Kim bilir şimdi neredeler?

 

Telefon rehberimizde kayıtlı yüzlerce belki de binlerce isim arasından onların -belki bazılarının- isimlerine denk gelebiliriz muhtemelen.

Bazen başka kişileri ararken rehberde gözümüze takılanlar olur. Yüzümüzde oluşan bir ifadeyle anarız o kişileri.

Ancak aramak için bir sebep olmalı diye de düşünülür nedense. Bir sebep oluştuğunda da işimiz düştüğü için arıyor gibi görünmek mahcup eder bizi oysa.

Peki gerçekten işimiz düştüğünde mi aranmalıdır dostlar. Elbette boşuna denmemiştir onlara “dost” diye, boşuna güvenilmemiştir kendilerine. Aradığımızda yanımızda da olacaklardır, bize madden ve manen destek de olacaklardır. Sadece seslerini duymak bile memnun edebilecektir bizleri.

Hele bir de bir araya gelme fırsatı bulsak, bir iş çıkışı ya da bir hafta sonu etkinliğinde şöyle toplanıp hem eski günleri yad etsek, hem de yoğun geçen hayatın stresini atsak dostlarımızla birlikte.

Ancak işte keşke şu yoğunluğumuz olmasa.

 

“Yoğunluk” muhtemelen günümüzde hemen herkesin -birçok işi arasında- dert yandığı, hayatta değer verilen birçok şeyin göz ardı edilmesinin suçlusu olan kelime. İzin günlerimizde bile dinlenmemize müsaade etmeyen mazeretlerin genel adı.

Gelin bu hafta sonu birlikte bir istisna yapalım.

Ne kadar sürdürebileceğimize takılmadan bir karar daha alalım. Programlı çalışanlarımız yapılacaklar listelerine bir görev daha eklesin.

 

Gelin şu çok yoğun geçen hayatımızda, o değer verdiğimiz dostlarımız için bir yer açalım programımızda. Her gün en az bir dostumuzu aramak için söz verelim kendimize.

Çok değil yılda en fazla 365 kişiye ulaşmamız mümkün olacaktır bu plana göre. Ancak gün içinde gerçekleştirdiğimiz onlarca görüşmeye kıyasla, sadece sesini duymak için aradığımız bir dostla yapılan bu görüşmeler, eminim ki terapi gibi gelecektir bizlere.

 

“Keşke vaktimiz olsa da daha fazlasını yapabilsek.”

Eminim ki yazarken bile hissettiğim bu duyguyu, sizler de okurken hissediyorsunuz.

 

Unutulmamalı, yoğunluğumuz belki de ömrümüz bitmedikçe bitmeyecek.

Belki de tüm yoğunluğumuz bittiğinde, artık çok geç kalmış olacağız.

 

Geç olmasına izin vermeyelim.

İşimiz olduğunda da sıkıldığımızda da her daim bize en yakın gibi duran telefonumuz, uzakları yakın edecek, bizi muhakkak bir dostumuza bağlayacaktır.

 

Öğr.Gör. Salih Torlak

Öğrenci Yaşam, Kariyer ve Mezun İlişkileri Koordinatörü